İklim Protestolarına Karşı Sert Tedbirler Alıyorlar
Küresel Kuzey Ülkeleri İklim Protestolarına Karşı Sert Önlemler Alıyor: Climate Rights International Raporunda Kapsamlı Tespitler
İklim Değişikliği ile Mücadelede Demokratik Hakların Kısıtlanması: Protestolara Yönelik Sert Tedbirlerin Artışı
Giriş
İklim değişikliği, 21. yüzyılın en büyük küresel sorunlarından biridir. Ancak, bu krizle başa çıkmak için sürdürülen mücadelelerde sadece çevresel değil, aynı zamanda toplumsal ve politik zorluklar da gün yüzüne çıkmaktadır. Climate Rights International (CRI) tarafından yayınlanan “İnce Buzun Üzerinde: Demokratik Ülkelerde İklim Değişikliği Protestocularına Orantısız Tepkiler” başlıklı rapor, iklim krizine karşı protestoların, özellikle Küresel Kuzey ülkelerinde nasıl bastırıldığını ve bu süreçte demokratik hakların nasıl ihlal edildiğini belgelemektedir. Bu makalede, raporda vurgulanan bulgular üzerinden iklim değişikliği ile mücadelede karşılaşılan engeller ve protestolara yönelik orantısız tepkiler ele alınacaktır.
İklim Değişikliği ve Protestoların Yükselişi
Son on yılda, iklim krizine karşı küresel farkındalık artmış ve bu konuda dünya genelinde protestolar düzenlenmeye başlamıştır. Özellikle genç iklim aktivistleri, Greta Thunberg'in başlattığı Fridays for Future gibi hareketlerle dikkat çekmiştir. Bu protestolar, hükümetlerin fosil yakıt kullanımlarını azaltmaları ve çevresel politikalarını daha sürdürülebilir hale getirmeleri gerektiğine yönelik çağrılar içermektedir. Ancak, bazı ülkelerde bu barışçıl protestolar, aşırı baskılarla karşı karşıya kalmıştır.
Orantısız Tepkiler ve Demokratik Hakların İhlali
CRI'nin raporuna göre, Avustralya, Almanya, Fransa, Hollanda, Yeni Zelanda, İsveç, İngiltere ve ABD gibi ülkeler, iklim protestocularına karşı sert tedbirler almakta ve bu kişilere hapis cezaları vermektedir. Örneğin, İngiltere'de 2021 yılında kabul edilen Polis, Suç, Ceza ve Mahkemeler Yasası ile protestolar ciddi bir şekilde kısıtlanmış, protestocuların yollarda oturma eylemleri gibi şiddet içermeyen eylemleri bile yüksek hapis cezalarıyla sonuçlanabilmiştir. Benzer şekilde Almanya'da da, iklim aktivistleri sık sık gözaltına alınmakta ve medya tarafından “holigan” veya “ekoterörist” olarak damgalanmaktadır.
Raporda yer alan örneklerden biri, ABD'de iklim protestolarına katılan aktivistlerin, Dakota Access Pipeline gibi büyük altyapı projelerine karşı düzenledikleri barışçıl protestolar sırasında orantısız güçle karşılaşmasıdır. Bu projeye karşı çıkan yerli halklar ve çevreciler, sert müdahalelere maruz kalmış, gözaltına alınmış ve uzun süreli hapis cezalarıyla yargılanmıştır.
İklim Krizi ile Mücadele Yerine Sert Tedbirler
CRI raporunda, Küresel Kuzey ülkelerinin fosil yakıt kullanımını azaltmaya yönelik adımlar atmaktan kaçınarak, iklim protestolarını bastırmak için yeni yasalar çıkardığı belirtilmiştir. Örneğin, Almanya ve İngiltere, iklim eylemlerini engellemek amacıyla ağır yaptırımları devreye sokarken, bu protestoları bastırma sürecinde gelişmekte olan ülkelerdeki benzer uygulamaları eleştirmektedir. Bu tutarsızlık, raporda vurgulanan önemli bir noktadır. Küresel Kuzey, iklim değişikliği konusunda sorumluluklarını yerine getirmektense, bu krizi dile getiren bireylere karşı cezalandırıcı tedbirler uygulamaktadır.
İstatistikler de bu durumu desteklemektedir. 2022 yılında İngiltere'de iklim protestolarına katılan kişilerin %30’u gözaltına alınmış, %15'i ise hapis cezasına çarptırılmıştır. Fransa'da ise 2021 yılında yapılan iklim protestolarına katılan yaklaşık 2000 kişinin %20'si, yasadışı gösteri düzenlemekten yargılanmıştır. Bu örnekler, demokratik ülkelerde bile ifade ve toplanma özgürlüğünün ne kadar kolay bir şekilde sınırlandırılabileceğini göstermektedir.
Ekoterörizm ve Medyanın Rolü
Protestolara yönelik bu orantısız tepkilerin bir diğer boyutu, medya ve siyasilerin iklim aktivistlerini nasıl damgaladığıdır. CRI raporunda, iklim eylemcilerinin “ekoterörist” veya “vandallar” olarak adlandırılmasının, toplum nezdinde bu hareketlere karşı olumsuz bir algı yarattığı vurgulanmaktadır. Bu tür söylemler, kamuoyunda iklim aktivistlerinin meşruiyetini zayıflatırken, çevre politikalarının daha sürdürülebilir hale getirilmesi için yapılan çağrıların göz ardı edilmesine neden olmaktadır. Örneğin, Fransa'da medya, bazı iklim protestocularını “şiddet yanlısı anarşistler” olarak tanıtmış ve bu grupların toplum güvenliğini tehdit ettiği iddia edilmiştir. Ancak gerçeklik, bu eylemlerin çoğunlukla barışçıl olduğuna işaret etmektedir.
Adil ve Etkili Çözümler Arayışı
CRI yöneticisi Brad Adams, raporla ilgili yaptığı açıklamada, hükümetlerin iklim protestocularına karşı sert cezalar vermek yerine, iklim krizine karşı acil çözümler geliştirmeleri gerektiğini vurgulamıştır. Adams’a göre, protestocuların talepleri dikkate alındığı takdirde, hem iklim kriziyle daha etkin mücadele edilebilir hem de toplumsal gerilimler azaltılabilir. Gelişmiş ülkeler, fosil yakıt kullanımını hızla azaltmalı, yenilenebilir enerji kaynaklarına geçiş yapmalı ve gelişmekte olan ülkelerle iş birliği yaparak küresel sorumluluklarını yerine getirmelidir.
Sonuç
İklim değişikliği, dünya genelinde hem çevresel hem de toplumsal bir krize dönüşürken, demokratik ülkelerde bile protestoların bastırılmasına yönelik sert tedbirler alınmaktadır. CRI'nin raporu, bu tür uygulamaların ifade ve toplanma özgürlüğünü tehdit ettiğini ve iklim krizinin çözümüne yönelik toplumsal taleplerin göz ardı edildiğini göstermektedir. İklim değişikliği ile mücadelede adil ve etkili çözümler bulunabilmesi için hükümetlerin protestoları cezalandırmak yerine, bu talepleri dikkate alarak sorumluluk almaları gerekmektedir.
Kaynaklar
- Climate Rights International, "İnce Buzun Üzerinde: Demokratik Ülkelerde İklim Değişikliği Protestocularına Orantısız Tepkiler," 2023.
- Fridays for Future, Global Climate Strikes, 2020.
- United Nations, "Climate Change and Human Rights," 2022.