ATATÜRK’ÜN KIRŞEHİR GENÇLER DERNEĞİNDEKİ SÖYLEVİ

Milletimiz teşkilat fikrini henüz zihnine sokmamıştır. Ekseriya bunu hükümete terk eder. Bu, milletimizin öteden beri itiyat ettiği bir ahlaktır. Fakat, zaman, hadisat ve tecarüb gösterdi ki, bizatihi milletin mütehassıs ve mütefekkir olması lazım.

ATATÜRK’ÜN KIRŞEHİR GENÇLER DERNEĞİNDEKİ SÖYLEVİ

ATATÜRK’ÜN KIRŞEHİR GENÇLER DERNEĞİNDEKİ SÖYLEVİ (*)

(24.XII.1919) (**)                                    (Sivas’tan Ankara’ya ilk gelişinde)

Milletimiz teşkilat fikrini henüz zihnine sokmamıştır. Ekseriya bunu hükümete terk eder. Bu, milletimizin öteden beri itiyat ettiği bir ahlaktır. Fakat, zaman, hadisat ve tecarüb gösterdi ki, bizatihi milletin mütehassıs ve mütefekkir olması lazım. Her ne şekil ve vasıfta olursa olsun ahara terk etmemek lazımdır, ederse bugünkü netice hasıl olur.

Nazarımızı tarihe çevirecek olursak, millet derece-i hakimiyetinden aşağı doğru in­meğe başlamıştır. Fakat, düşününüz! Milletimizin her ferdi mütefekkir ve mütehassıs bir tarzda yetiştirilmiş olsaydı muhakkak bu hale gelmeyecekti. Memleketi ve milletin idare­sini deruhte etmiş olanlar, içtihadında hata etmiş olur, fakat bütün bu hataların netice-i müellimesinden millet mutazarrır olmuştur.

Mütarekeyi müteakip milletimiz, teessüfle söylenir, mukadderatının müsamahaka­rı bir halde bulunuyor, mevcudiyetimizi imhaya hahişker olan düşmanlar, acı darbeler in­diriyor, milletimiz parçalanmaya namzet bulunuyordu. Şayanı teşekkürdür ki, bazı ahval, haizi kıymet olan milletimizi teyakkuz ve intibaha getirdi. Yer yer efradı milletimiz yekdi­ğerini aramaya, bulmaya başladı. Bunun neticesi olarak teşkilat meydana geldi. Devletimizin istiklalini mahvetmeye çalışan ecanip, milletimizden böyle bir ruhu tecelli edece­ği ne intizar etmiyorlardı. Burada yaşayan insanları hissiz mahlukattan ibaret zannediyorlardı. “Böyle bir milletin hakkı bekası olamaz” kararlarını ittihazda bir millet mevcudiyeti nazar-ı dikkate alınmadı, milletimizin hadi sat ve dere bat neticesi olarak yer yer taazzuv etmesine ehemmiyet vermemişlerdir. Bu ehemmiyet verilmeyen parçaların müda­faa etmek istedikleri ve verdikleri karar ve bütün milletin kabul ettiği nokta-i esası; Kuvayı milliyenin amil, iradesi milliyenin hakim olmasıdır.

Ve bu teşkilatın ruhu budur. Bu maksatla teşkilatı teşmile başladığı zaman, ecanip nazarı dikkatini Türkiye’ye çevirmeğe başladı, mahiyeti asliyesine inanamadı; muh­telif memurlar, heyetler gönderdiler; bizde bir hissi hayat keşif ve onu yakından temas ile tetkike başladılar ve binaenaleyh anladılar ki, miskin bir millet değildir, altı yüz sene ve daha evvelden beri hakimiyetini ispat etmiş, efendilik yapmış bir millet, onların tasav­vur ettiği gibi esir bir millet değildir. Binaenaleyh ecanip tamamen kani olmalıdır ki: Tür­kiye ve Türkiye’de yaşayan Millet, başlı başına bütün cihan milletleri içinde müessir bir mevcudiyete maliktir, bu izole edilemez. Elhamdülillah devletimiz ve milletimizin istiklali mevzuu bahis olmaktan çok uzaklaşmıştır. İstiklalimize her suretle hürmet edilmesi ta­hakkuk etmiştir. Bu bizim için kafi değildir, bu maksat ve gayemizi temin edemez, maddeten takarrürünü görmek mecburiyetindeyiz, tamamen mutmain olmak atideki küşayış ve temeddünü bihakkın temin edebilmek için vatan sahıla olarak görüşmeliyiz.
______________
(*) Bu Konuşma A. Ü. Türk inkılap Tarihi Enstitüsü tarafından Resmi Belge Olarak Kabul edilmiştir.
(**) Bu Konuşma Kırşehir Gazetesi’nin 30.08.1936 tarihli nüshasında yayınlanmıştır.

Müstakil yaşamak için feyizli vatanın teminine muhtacız. Çizdiğimiz bir hudut vardır, bu hududu ecanibin elinde bırakmayacağız, emniyetimiz pek kavidir.

Bu teşkilat henüz bir şekilden ibarettir, bugün yarın buna bir şekli hendesi gibi ba­kamayız, buna ruh verebilmek için de her ferdi milletimizin dimağını inkişaf ettirmek,heyeti umumi yenin mukadderatına vuku bulacak taarruz ve tecavüzden kendilerini muhafaza edebilmek için teşkilata müntehiden tevessül etmek lazımdır.

Vahdeti vatana ait fikirlerimiz kısa oluyor, diğer vatandaşımıza vuku bulacak za­rardan müteessir oluyoruz. Bütün millet bir vücut gibi bir hale getirilmelidir. Her millette olduğu gibi bizde de bir işe müteşebbisler başlar, en son ferde ve yukarıya doğru sirayet ettirilir. Az zamanda matlup veçhile istikameti hakiye ye sevk edebilmek için münev­verler daha çok vazife dardır. Münevverlerin vazifeleri gayet büyüktür. Hiç bir millet yok­tur ki, ahlak esasa tına istinat etmeden tefeyyüz etsin. Münevverlerimiz vatan ve millet fikirlerini vermekle beraber rakip milletlere karşı muhafaza-i mevcudiyeti için lazım olan husus atı temin ederlerse vazifelerini daha vasi surette ifa etmiş olurlar.”

17 Ekim 1924 Tarihinde Mustafa Kemal Paşa’nın Kırşehir’e Geldiği Sırada Hükümet Konağı Önünde Habip Arıöz Tarafından Yapılan Konuşmanın Metni

Soylu Türk Milleti’nin göz bebeği Gazi Paşamız! Asırlardan beri Türk’ün kanıyla varlığını sürdürerek, kendisine Allah’ın gölgesi süsünü vererek, zihinlerde yerleşen, düşmanlarımızla birlikte büyük milletimizin, büyük Kemalleri’ni yetiştiren şu nazlı vatanı temelinden yıkmak, Türk milletini sonsuza kadar tutsak etmek hayalini kurarken onu tut­saklıktan, ölümden kurtarmak amacı ile kahramanca meydana atılarak üç yıl önce şehrimizden geçmiş ve o zaman üzgün kalplerimizde bir kurtuluş ve ümit ışığı yakmıştınız!

Çok geçmedi: Kararlı, kahraman ve olağanüstü gücünüzle altı yüzyıldan beri, dün­ya tarihinin yazmadığı büyüklükte denizler kadar engin, şanlı bir zaferi gerçekleştirerek milletimizin ve bütün İslam dünyasının sonsuz teşekkürleri ile şereflendirdiniz, takdirlerini topladınız.

Senelerden beri kalpleri istek ve şevkle çarpan Kırşehir halkı, Türk milletinin layık olduğu yüksek mevki ye ulaştıran yenilik, ilerleme yollarında bizlere aydınlık hedefleri gösteren Gazi Cumhurbaşkanımızı selamlamak onuruna sahip olduğumuzdan dolayı kendilerini mutlu ve bahtiyar bilirler.

Burada büyük milletimizin duygularını dile getirerek diyorum ki: Biz Kırşehir halkı, saygıdeğer Cumhurbaşkanı Paşamızın kurtarıcı kılıcı ile kurtardığı ve güçlü kalemiyle belirlediği ilkeler etrafında toplandık. Kutsal amacımızın gerçekleştiğini görmek ve son amaca ulaşmak için açtığımız gerçek yolda: Genç ve sağlam Cumhuriyetimizin güçlü ve aydınlık ışıklarında sizinle birlikte yürüyeceğiz. Bizi bu hakikat yolundan çevirecek hiç­bir güç yoktur. Önümüze çıkan her engeli korkusuzca aşacağız. Milletimizin şu demir­den yumruğu: Zulüm, esaret, bağımsızlık ve bilgisizlik zincirlerini parçaladığı gibi, her cehennem ateşini söndürmeye yeterlidir.

Biz Türkler, yeni ve güçlü cumhuriyetin gerçek koruyucusu ve sahibiyiz. Milli ve kutsal düşüncemiz budur. Cumhuriyet fidanını gerekirse kanımızla sulamaktan çekinmeyeceğiz. Yaşasın Türk Cumhuriyeti, Yaşasın Türk Milleti, Yaşasın Büyük Gazi Paşamız!