Mustafa Kemal Paşa’nın Milli Mücadele’den Sonra Kırşehir’le ilişkileri

Milli Mücadele’ye hazırlık aşamasında yaklaşık beş gününü Kırşehir’de geçiren Mustafa Kemal Paşa’nın, Milli Mücadele’yi başarıya ulaştırıp, Cumhuriyeti kurduktan sonra da Kırşehir’i ve Kırşehir halkını unutmadığını görüyoruz.

Mustafa Kemal Paşa’nın Milli Mücadele’den Sonra Kırşehir’le ilişkileri

Mustafa Kemal Paşa, Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı olarak 17 Ekim 1924 tarihinde saat 17.00 sularında eşi Latife Hanım ile birlikte Kırşehir’e gelmiştir. Ga­zi Mustafa Kemal Paşa ve Heyet, şehrin dışında Vali Atıf Bey, Belediye Başkanı Baktıroğlu Ziya Bey, Daire Başkanları ve bir kısım halk tarafından coşkulu bir şekilde karşı­lanmıştır. Şehrin girişinde de bütün Kırşehirliler, okullar, köy ve kasabalardan gelen ka­labalık bir halk tarafından “Yaşa büyük Başbuğumuz” şeklindeki sevgi gösterileri ve al­kışlarla karşılanmıştır.

 Şehrin girişinden merkezine kadar uzanan cadde boyunca kurulan takların altından geçen Gazi Mustafa Kemal Paşa için kurbanlar kesilmiştir. Kırşehirli,bayanlar ise Hükümet Konağı karşısındaki alanda toplanmıştır. Hükümet binasının önündeki alanda yenilikçi bir öğretmen olan Habip Arıöz Kırşehirliler adına “hoş geldi­niz” diyerek, Kırşehir halkının minnet, şükran ve bağlılıklarını belirten bir konuşma yap­mıştır. Öğretmenin bu konuşmasında, Cumhuriyet, inkılaplar ve yenileşme yolundaki çalışmalarında Gazi Mustafa Kemal Paşa’yı tam bir bağlılıkla izleyeceklerini söylemiş ve bu konuda güvence vermiştir.

Gazi Mustafa Kemal Paşa belediye başkanını, Tüccar Heyetleri’ni, memurları ve Mucur Heyetini Hükümet binasında kabul etmiş ve bu sırada Gazi; “asayişin sağlanma­sında en önemli etken nedir?” diye sorunca, orada bulunanlar hep bir ağızdan: “Cum­huriyetin ilanıdır” cevabını vermişlerdir.

Burada Kırşehir Valisi Atıf Bey, Latife Hanım’a bir çift Kırşehir işi halı armağan et­miştir.

Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın Kırşehirlilerle üçüncü görüşmesi 20 Eylül 1928 ta­rihinde Yerköy’de olmuştur. Harf inkılabı münasebetiyle 14 Eylül 1928’de İstanbul’dan başlayan yurt gezisinde, İzmir vapuru ile Sinop’a, oradan 16 Eylül’de Samsun’a, daha sonra da Amasya, Sivas ve Kayseri yoluyla 21 Eylül 1928 günü Ankara’ya dönmüştür. Yeni harflerin benimsetilmesi amacı ile Anadolu gezisine çıkan Gazi Mustafa Kemal Ata­türk’ün, Yerköy’den geçeceği haberi alınınca, Kırşehir Valisi B. Nazım Akyürek başkan­lığında altmış-yetmiş kişilik Kırşehir heyeti otomobiller ile Yerköy’e gitmiştir. Kırşehir, Yozgat, Çiçekdağı ve Yerköy halkı tarafından doldurulan istasyonu n her tarafı Kırşe­hir’den getirilen halılar, bayraklar ve renkli radyum lambaları ile donatılmıştır. Kırşehirliler ellerinde kırmızı zemin üzerine beyaz harflerle “Kırşehir Halkı Büyük Kurtarıcısını Saygıyla Selamlar” şeklinde bir pankartla, Mecidiyeliler (Çiçekdağ) ise, “Mecidiyeliler Ulu Gazisini Hürmetle Selamlar” yazılmış bir pankartla karşılamıştır. Trenden inen Atatürk ve diğer misafirler, toplanan halkı selamladıktan sonra, Atatürk: “Nasıl yeni harfleri öğ­reniyor musunuz?” diye sormuştur. Kırşehir heyeti içerisinde bulunan Cevat Hakkı Ta­rım Bey ve orada bulunan halk hep birlikte: “Yeni harfleri öğrenmek bizim için milli hay­siyet ve vicdan borcudur.” diye cevap vermiştir. Atatürk’ün bu ziyareti bir bakıma harfle­rin öğrenilip öğrenilmediğini denetleme niteliğini de taşıyordu. istasyonda salona giren Atatürk, Cevat Hakkı Tarım Bey tarafından hazırlanan kara tahtaları görünce tebeşir is­temiş ve Cevat Bey’e tahta başına geçmesini emretmiştir. Tam bu sırada Yozgat heyetin­den bir kişi Atatürk’e bir cep defteri ile kalemini uzatarak, “Türk Ocağına adına imzala­malarını istemiştir. Atatürk ise: “Şimdi sırası mıdır?” diye gülümseyerek o kişiyi tahta ba­şına göndermiş ve şu cümleyi yazdırmıştır: “Türk Ocakları milleti tenvir (aydınlatma) için çok kıymetli bir fırsata malik (sahip) bulunuyorlar”

Daha sonra Atatürk orada bulunanlara yeni harflerle yazılmış okuma kitabından parçalar okutmuş, bazı yazım kuralları ve ifade yanlışlıkları üzerinde durmuş ve düzelt­meler yapmıştır.

Kırşehir’e ilk gelişlerinde kendisini son derece sıcak ve saygıyla karşılayarak fe­ner alayı düzenleyen, yaptıkları konuşmalar ve uğurlanışı sırasında büyük ilgi gösteren öğretmen Ömer Aydın Bey’i görünce, hemen kendisini hatırlamış, burada da O’na övgü dolu sözler söylemiş ve: “Türk Milleti’nin Nurlu Ordusu, Yüksek Erkanı Muallimler, Cid­den Milleti Kendilerine Minnettar Kılacak Vaziyette Bulunuyorlar” cümlesini yazdırarak, bu şerefli eğitim ordusuna karşı yüksek takdirlerini ve sevgilerini bir kez daha açıklamış­tır.

Atatürk daha sonra, Çiçekdağı ilçesi ilkokulu Başöğretmeni (Müdürü) Oğuz Bey’e de bir cümle yazdırarak, ilçedeki yeni harfleri öğrenme ve öğretme çalışmaları hakkın­da bilgi almıştır.

Bu teftişi sırasında, yeni harfleri öğrenmeye bir hafta önce başlamış olan Naci Genç ve Nesibe Gönendik adlı öğretmenlerin, yeni harflerle kusursuz okuyup yazdıkla­rını gören Atatürk, son derece memnun olmuş ve inkılaplarının benimsenerek hayata geçirilmiş olmasından engin bir mutluluk duymuştur. Mustafa Kemal Paşa uygun ortamı ve konuyla ilgilenen öğretmenleri bulunca, yol yorgunu olmasına rağmen istasyon bina­sında bir saatten fazla bir süre yazım kuralları ile ilgili birçok konuda aydınlatıcı açıkla­malar yapmıştır. Daha sonra kendisi için hazırlanan koltuğa oturan Atatürk, Cevat Hak­kı Tarım Bey’in uzattığı okuma kitabını, 20 Eylül 1928 tarihini yazarak imzalamıştır. Da­ha sonra bu konuda Atatürk, kendi imzası ile 21 Eylül’de Ankara’dan telgrafla Valilikle­re yeni yazım kuralları ile ilgili bir genelge göndermiştir.

Mustafa Kemal Paşa’nın Kırşehir’e son gelişleri 1 Şubat 1934 tarihindedir. Çok şiddetli bir kış günü gerçekleştirilecek olan bu ani ziyaretin haberi duyulunca, Cevat Hakkı Tarım Bey, yolda karşılaştığı birinci dönem T.B.M.M. ‘n de Kırşehir Milletvekili ola­rak görev yapan Müfit Kurutlu oğlu’na, “Bu karda kıyamette bu seyahatin sebebi nedir acaba” diye sormuştur. Müfit Bey de: “Bilirim Hazreti O bir şeye karar vermesin yoksa.. Muhali mümkün kılar.”

Vali B. Nazım Akyürek’in yalnız jandarma kumandanı ile Atatürk’ü karşılamaya git­tiğinin duyulması üzerine, başta Cevat Hakkı Tarım Bey ve eşi, Turgut Çopuroğlu ve kı­zı, Ortaokul öğretmenlerinden Arif Sıtkı Gönendik ve eşi Öğretmen Nesibe Hanım ile Müfit Bey’in Eşi Mihribuna Hanım tarafından oluşturulan grup “Dağ başını duman almış” marşını söyleyerek Özbağ mevkiine kadar gitmiştir. Havanın aşırı soğuk olmasından dolayı akşam karanlığına kalacaklarını düşünen karşılayıcılar, şehir girişindeki hastane önünde bekleyen halkın arasına katılmak için tekrar dönmüşlerdir. Atatürk ve diğer misafirleri getiren otomobil konvoyu, coşkulu sevgi gösterilerinde bulunan kalabalığın önünde durmuştur. Atatürk, otomobilinden inerek, ön safta bulunan hükümet erkanı ve ileri gelenlerle el sıkıştıktan sonra, hastaneye gitmiş, hastaları ziyaret etmiş ve Müfit Bey’in eşi ve yayındakilerle de tanıştıktan sonra, büyük bir kalabalık eşliğinde, kendisi için hazırlanan Halk Partisi binasına gelmiştir. Ani yapılan bu yolculuk, Ankara’daki ma­kamları da telaşa düşürmüş, Kırşehir Valisi B. Nazım Bey de güvenlik nedeni ile Ata­türk’ün gelişini halka duyuramamıştır. Atatürk, yanında bulunan Kılıç Ali Bey, Afet İnan, Falih Rıfkı Atay, Ruşen Eşref Ünaydın, bazı komutanlar ve diğer arkadaşları ile birlikte Bala-Kaman üzerinden Kırşehir’e gelmiştir.

Atatürk ve misafirler çay ve kahvelerini içip, bir süre dinlendikten sonra, görüşebil­mek için kapıda bekleyen Kırşehir ileri gelenlerine doğru kızgın bir şekilde hızla yürüye­rek dışarı çıkmışlardır. Atatürk’ü kızdıran durum ise; Atatürk’ün parti başkanından, mi­safirlerin nerede kalacağını sorması üzerine, bir Genel Meclis Üyesi’nin Arap harfleri ile yazdığı yazıyı Atatürk’e uzatmış olmasıdır. Atatürk: “Ben böyle yazı tanımıyorum” diye­rek kağıdı fırlatmış ve dışarı çıkmıştır. Atatürk’ün üzülmesine neden bu olay, orada bu­lunan Kırşehir halkını da son derece üzmüştür. Şehir merkezinin Kuzeydoğusu’na dü­şen imaret mahallesindeki (Celal Efendi’ye ait) Vali Konağı’na giden Atatürk, geceyi bu­rada geçirdikten sonra 2 Şubat 1934’de Yerköy üzerinden Yozgat’a gitmek üzere, ken­disini uğurlamak için Vali Konağı önüne gelen Kırşehirlilerle vedalaştıktan sonra diğer arkadaşlarını da beklemeden yola çıkmıştır.

Şehir merkezi ile Vali Konağı arasındaki yolun, son derece kötü ve çamurlu olma­sı nedeniyle, Vali’nin arabası konağa gelirken çamura saplanmıştır. Yolun kötülüğünden Atatürk de rahatsız olmuş ve bu konuda Vali Bey ile aralarında şöyle bir konuşma geç­miştir.

Atatürk:

– Oturduğunuz ev çok güzel, hangi sokaktan gidiyorsunuz?

Vali, pencereden dar ve çamurlu bir sokağı gösterir. Atatürk ise:

– Kaç yıldır bu evde oturuyorsunuz? Diye sorar. Vali:

– Yedi yıldır, deyince Atatürk kaşlarını çatar. Atatürk:

– Eve her gidiş-gelişte sokağa bir taş koysaydınız, bu çamur sokak, kaldırım olur­du. Yazık!… diyerek üzüntülerini belirtmiştir.

Vali B. Nazım Bey, Cevat Hakkı Tarım Bey’e daha önce Adana Valisi oğlu sıralarda Mustafa Kemal Paşa’nın Halep’ten dönerken Adana’ya uğradığını ve aralarında şöy­le bir konuşmanın geçtiğini belirtmiştir. Atatürk: “Vali Bey, Vali Bey! Bu memleketi hürri­yet ve istiklaline kavuşturacak en acil ve cezri tedbir, Anadolu’nun bağrında milli bir hü­kümet kurmaktır. Bu işe hemen burada başlayabiliriz…!” şeklindeki ifadesine karşı, Vali Bey’in: “Paşam, İstanbul’da altı yüz asırlık bir Saltanat ve Hilafet, onun kurulmuş bir hü­kümeti mevcut, ordularımız bu vaziyette, düşmanlar memleketin bir çok aksamını istila etmiş bir halde iken, böyle bir teşebbüse girişmek, bilmem ki nasıl karşılanır?” diye ce­vap verdiğini söylemiştir. Bu ifade ile Vali B. Nazım Bey, Mustafa Kemal Paşa’nın Yıldı­rım Orduları Grubu Kumandanı iken söylediklerini, o zaman için gerçekleşemeyecek bir hayal ürünü gibi karşılamış olduğunu, oysa bu düşüncenin artık düşünce olmaktan Çı­kıp, Atatürk’ün Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kurmuş olduğunu dile getiriyordu.

Kırşehir Valisi B. Nazım Bey’in, olumsuz durumu Atatürk tarafından bizzat tespit edilmiş, fakat emekliliği yaklaştığı için hemen görevden alınmamıştır. Atatürk bu konu­da da lütuf göstererek, B. Nazım Bey’in Ordu Valiliği’ne tayinini yaptırıp, emekli olması için gereken zamanı burada fazlasıyla doldurarak, emekliliğe ayrılmasını sağlamıştır.Kırşehir’den ayrılan Atatürk ve arkadaşlarının, bir gün de Yozgat’ta kalacaklarını öğrenen Yozgat Valisi Bekir Sami Bey, karla kapalı olan yolları açtırarak heyetin Yoz­gat’a rahatlıkla ulaşmalarını sağlamıştır.