Depremlerin Çevresel ve Toplumsal Etkileri

Depremler, doğanın ve yer yüzeyinin dinamiklerini ifade eden yıkıcı olaylardır. Ancak, bu doğal süreçlere karşı gerekli önlemler alınmadığında, felaketler sadece doğal bir olay olmaktan çıkar, insan hayatını tehdit eden ciddi krizlere dönüşebilir.

Depremlerin Çevresel ve Toplumsal Etkileri

ARAŞTIRMA RAPORU: Depremler ve Çevresel Sağlık Üzerindeki Etkileri

Giriş
Depremler, yeryüzündeki jeolojik süreçlerin bir sonucu olarak meydana gelen büyük doğal afetlerdir. Bu olaylar, doğal nedenlere ek olarak insan ihmalleri ve yetersiz altyapı hazırlıklarıyla birleştiğinde büyük felaketlere yol açabilmektedir. 6 Şubat 2023'te Kahramanmaraş’ın Pazarcık (7,7) ve Elbistan (7,6) ilçelerinde gerçekleşen büyük depremler ve bunları takip eden 20 Şubat’ta Defne’de meydana gelen 6,4 büyüklüğündeki deprem ile toplamda 7200'den fazla artçı sarsıntı, Türkiye'de büyük bir çevresel ve sağlık krizine yol açmıştır. Bu rapor, depremlerin çevre ve sağlık üzerindeki etkilerini incelemeyi amaçlamaktadır.

Depremlerin Toplumsal ve Sağlık Üzerindeki Etkileri
Depremler, sadece fiziksel yıkıma değil, aynı zamanda sağlık sistemleri üzerinde ciddi baskılara da neden olur. Altyapının çökmesi, sağlık hizmetlerine erişimi zorlaştırarak kitlesel sağlık sorunlarına yol açar. Bu süreçte, kapitalist sistemin ve hükümet politikalarının yetersizliği, insanların temel ihtiyaçlarını karşılamada başarısız olabilir ve felaketlerin boyutlarını büyütür. Sağlık sistemlerinde yaşanan aksamalar, uzun vadede daha büyük sağlık krizlerine neden olabilir.

Çevresel Etkiler ve Sağlık Riskleri
Deprem sonrası çevresel yıkım, su kalitesinde bozulmalar, bakteriyel kontaminasyon riskleri ve altyapının hasar görmesiyle birlikte ciddi sağlık sorunlarına yol açar. Sarsıntılar, su sistemlerini etkileyerek kuyuların kurumasına veya yüzey sularının kirlenmesine neden olabilir. Ayrıca, yangınlar ve sızıntılar gibi acil durumlar, atmosfere tehlikeli maddeler salarak hava kalitesini düşürür ve solunum yolu hastalıklarının yaygınlaşmasına neden olur.

Deprem sonrası salınan kimyasallar ve asbest lifleri, solunum yolu hastalıklarının artmasına yol açarken, VOC'ler (uçucu organik bileşenler) gibi tehlikeli gazlar çevresel kirliliği artırır. Bu kimyasal maddeler, özellikle endüstriyel tesislerin hasar görmesi durumunda çevreye yayılarak geniş çapta sağlık sorunlarına neden olabilir.

Katı Atık Yönetimi ve Kimyasal Sızıntılar
Deprem sonrası oluşan atıkların yönetimi, çevre ve sağlık açısından ciddi sorunlara yol açar. Tehlikeli maddelerle kontamine olmuş atıklar, kontrolsüz yakıldığında toksik gazların salınmasına neden olur. Ayrıca, elektrik kesintileri sonucu gıdaların bozulması, normalin üzerinde atık oluşumuna yol açabilir. Yanlış atık yönetimi, patlama riski taşıyan metan gazı birikimlerine neden olabilir.

Deprem sonrası endüstriyel tesislerde oluşan hasarlar, boru hatlarında sızıntılara yol açarak çevreye büyük miktarda petrol ve kimyasal madde salınmasına neden olabilir. Bu durum, çevresel kirlilik ve halk sağlığı üzerinde ciddi olumsuz etkiler yaratır.

Hava Kirliliği ve Partikül Madde (PM) Etkileri
Depremler sonrası hava kirliliği, özellikle solunum yolu hastalıkları üzerinde ciddi bir risk oluşturur. Çapı 10 mikrometreden küçük partiküller, özellikle PM2.5, solunum yollarına zarar verir ve kan dolaşımına girerek kardiyovasküler sorunlara neden olabilir. Deprem sonrası yapılan PM10 ve PM2.5 ölçümleri, özellikle Adana, Gaziantep, Kahramanmaraş, Kilis ve Osmaniye gibi bölgelerde hava kirliliğinin sağlıksız seviyelere ulaştığını göstermektedir.

Diğer Hava Kirleticiler
Depremler sonrası diğer tehlikeli hava kirleticiler de çevreye salınır:

  • Karbonmonoksit (CO): Yanma işlemleri sonucu atmosfere salınan bu gaz, oksijenin yerini alarak zehirlenmelere ve solunum zorluklarına neden olabilir.
  • Kükürt Dioksit (SO2): Fosil yakıtların yanması sonucu ortaya çıkar ve solunum yollarını tahriş eder.
  • Nitrojen Oksitler (NOx): Endüstriyel emisyonlar ve araçlar tarafından salınan bu gazlar, tarımsal ürünlere zarar verir ve hava kalitesini olumsuz etkiler.

Sonuç ve Değerlendirme
Depremler, yalnızca fiziksel yıkıma değil, aynı zamanda sağlık, çevre ve toplumsal düzeyde büyük sorunlara neden olur. Bu afetlerin etkilerini azaltmak, yalnızca altyapının güçlendirilmesi ile değil, aynı zamanda çevresel ve sağlık risklerinin proaktif bir şekilde yönetilmesiyle mümkündür. Çevresel sağlığın korunması, toplumsal bilincin artırılması ve etkin bir kriz yönetimi, gelecekte benzer felaketlerin etkilerini hafifletmek için hayati önem taşımaktadır.