Kırşehir'de, "Altın Madenine Hayır Çalıştayı", Büyük İlgi Gördü: Destansı Bir Katılımla Tarihe Geçti!

KIRŞEHİR ALTIN MADENCİLİĞİNE KARŞI TEK YÜREK OLDU : "Altın Madenine Hayır Çalıştayı" Büyük İlgi Gördü. "ALTIN MADENİNE HAYIR ÇALIŞTAYI" DESTANSI BİR KATILIMLA TARİHE GEÇTİ. Kırşehir halkı ve çevre dostları, doğasına, tarımına ve geleceğine sahip çıkmak için eşine az rastlanır bir dayanışma örneği sergileyerek, ** "ALTIN MADENİNE HAYIR ÇALIŞTAYIN' DA BULUŞTU." **

Kırşehir'de, "Altın Madenine Hayır Çalıştayı", Büyük İlgi Gördü: Destansı Bir Katılımla Tarihe Geçti!

KIRŞEHİR ALTIN MADENCİLİĞİNE KARŞI TEK YÜREK OLDU : "Altın Madenine Hayır Çalıştayı" Büyük İlgi Gördü.

"ALTIN MADENİNE HAYIR ÇALIŞTAYI" DESTANSI BİR KATILIMLA TARİHE GEÇTİ.

Kırşehir halkı ve çevre dostları, doğasına, tarımına ve geleceğine sahip çıkmak için eşine az rastlanır bir dayanışma örneği sergileyerek,

** "ALTIN MADENİNE HAYIR ÇALIŞTAYIN' DA BULUŞTU." **

Kırşehir Belediyesi'nin ev sahipliğinde düzenlenen bu çalıştay, sadece bir etkinlik değil, aynı zamanda doğanın korunması için verilen mücadelenin simgesi haline geldi. Çalıştay, çevresel farkındalığı artırmak ve altın madenciliğinin yaratabileceği büyük tehlikelere dikkat çekmek amacıyla geniş bir katılımla gerçekleştirildi.

Kırşehir’in köy ve dağlık alanlarında altın madeni arama çalışmaları sürerken, bölge halkı ve yerel yönetimler bu girişimlere karşı güçlü bir duruş sergiledi. Bu kapsamda, Kırşehir Neşet Ertaş Kültür ve Sanat Merkezi’nde, "Altın Madenciliğine Hayır Çalıştayı" düzenlendi.

Çalıştay, Kırşehir Belediyesi, Kırşehir Kent Konseyi, Kırşehir’i Koruma Platformu, İklim Adaleti Koalisyonu ve Kırşehir Çevre Koruma Platformu’nun iş birliğiyle gerçekleştirildi.

GENİŞ KATILIMLI ÇALIŞTAY

Çalıştaya, Kırşehir Belediye Başkanı Selahattin Ekicioğlu, Kırşehir Kent Konseyi Başkanı Müfit Göçen, Kırşehir’i Koruma Platformu Başkanı Mustafa Düğer, Kazdağı Koruma Derneği Başkanı Süheyla Doğan, Gazeteci-Yazar İbrahim Gündüz, Kırşehirliler Vakfı Genel Başkanı Tuncay Tekay, Kırşehir Çevre Koruma Platformu Başkanı Niyazi Şekertürk, İYİ Parti Kırşehir İl Başkanı Nuri Araz, Ankara’da yaşayan Kırşehirliler Vakfı üyeleri, köy muhtarları, çok sayıda vatandaş ve basın mensupları katıldı. Çalıştayda, Karahıdır, Körpınar, Çimeli, Karacaören, Özbağ ve Cemele köylerinden gelen katılımcılar, altın madenciliğine karşı tepkilerini dile getirdi.

DİKKAT ÇEKEN PANKARTLAR VE MESAJLAR

Çalıştayda açılan pankartlar oldukça dikkat çekti.  ●"Kırşehir İliç Olmayacak"                                    ●"Toprağın Üstü, Altından Değerli"                                    ●"Kırşehir Altından Değerlidir"                                        ●"Kırşehir Yok Olmasın"                                        ●"Kırşehir Maden İstemiyor" gibi sloganlar bölge halkının kararlılığını gözler önüne serdi. Özellikle "Kırşehir İliç Olmayacak" mesajı, çevre kirliliğiyle mücadelede İliç örneğini hatırlatarak kamuoyunda farkındalık yaratmayı hedefledi.

DOĞA VE GELECEK İÇİN TARİHİ BULUŞMA 

Çalıştaya Kırşehir'in dört bir yanından vatandaşlar, çevre aktivistleri, mühendislik odaları, hukukçular ve bilim insanları akın etti. Sivil toplum kuruluşlarının güçlü desteğiyle büyüyen etkinlikte, çevrenin korunması adına söylenen her söz ve atılan her adım tarihe bir not düşer nitelikteydi. Altın madenciliğinin siyanür kullanımı ve doğaya verdiği geri dönülemez zararlar bilimsel verilerle ortaya konulurken, Kırşehir’in tarımsal zenginliklerini ve insan sağlığını tehdit eden bu faaliyetlere karşı güçlü bir duruş sergilendi.

TOPLUMUN HER KESİMİNDEN GÜÇLÜ MESAJLAR

Çalıştayda bir araya gelen katılımcılar, altın madenciliğine karşı tek ses oldu. Çevre mühendisleri, tarım uzmanları ve hukukçular da konuşmalarında, madencilik faaliyetlerinin ekosisteme, tarımsal üretime ve yerel ekonomiye verebileceği zararları detaylarıyla açıkladı.

KIRŞEHİR BELEDİYE BAŞKANI SELAHATTİN EKİCİOĞLU'NUN KONUŞMASI 

KIRŞEHİR BELEDİYE BAŞKANI SELAHATTİN EKİCİOĞLU’NDAN ÇEVRE VE DOĞA MÜCADELESİ: “ÇOCUKLARIMIZA DAHA YAŞANABİLİR BİR GELECEK BIRAKACAĞIZ ”

Kırşehir Belediye Başkanı Selahattin Ekicioğlu, çevre ve doğal kaynakların korunması konusunda kararlı bir duruş sergileyerek, madencilik faaliyetlerine karşı mücadelelerinin aralıksız devam edeceğini vurguladı. Şehirde daha yaşanabilir bir çevre oluşturma hedefiyle yola çıktıklarını belirten Ekicioğlu, yerel halkın bilinçlendirilmesi ve birlikte hareket edilmesinin önemine dikkat çekti. Konuşmasında, doğal güzelliklerin korunması, madencilik faaliyetlerinin zararları ve gelecek nesillere bırakılacak miras gibi konulara değinen Ekicioğlu, mücadelede kararlılık mesajı verdi.

“DAHA YAŞANABİLİR BİR KIRŞEHİR İÇİN BİRLİKTE MÜCADELE EDECEĞİZ ”

Başkan Ekicioğlu, bir yıl önce bu yola çıktıklarında yalnız olduklarını ancak bugün büyüyen bir destek ağıyla yollarına devam ettiklerini belirtti. “Maşallah ailemiz büyüdü, çoğaldı. Salon tıka basa dolu. İnşallah diğer çalışmalarda hep birlikte olacağız. Daha yaşanabilir bir Kırşehir ve ülke için hep birlikte mücadele edeceğiz” diyen Ekicioğlu, bu hedef doğrultusunda hem yerel halkın hem de çevreci örgütlerin desteğini aldıklarını söyledi.

MADENCİLİK FAALİYETLERİNİN ZARARLARI: “DOĞAYI VE HALKI KORUMAK İÇİN BURADAYIZ ”

Ekicioğlu, madencilik faaliyetlerine karşı durmalarının temel nedenini şu sözlerle açıkladı: “Firmalar siyanür kullanmayacaklarını ve çevreye zarar vermeyeceklerini söyleyerek pembe bir tablo çiziyor. Ancak gerçekler farklı. Bu tür faaliyetlerde, çıkarılan madenlerin yarattığı kirlilik yerel halkın üzerine bırakılıyor. Örnekler ortada; Afrika’da, Kanada’da, Amerika’da bu tür faaliyetler yapıldı ama ne o ülkeler zenginleşti ne de halkı refaha kavuştu. Bizim ülkemizde de benzer şeyler oluyor. Çıkarılan madenlerin beyan edilen kısmı üzerinden devlet payını alıyor, ama gerçek rakamlar çok farklı. Bu nedenle biz bu sürece izin vermeyeceğiz.”

Milyonlarca ton atığın doğaya bırakılmasının kabul edilemez olduğunu belirten Başkan, bu tür girişimlerin uzun vadede halkın sağlığına, tarıma ve ekolojik dengeye zarar verdiğini vurguladı.

"KÖYLERDE BİLİNÇLENDİRME ÇALIŞMALARI BAŞLADI "

Başkan Ekicioğlu, Kırşehir'in Karahıdır köyü halkının çevre mücadelesine olan duyarlılığını takdirle karşıladıklarını, ancak diğer köylerde de bu farkındalığın artırılması gerektiğini belirtti. “Özellikle Karahıdır halkı bu konuda çok duyarlı. Diğer köylerde de nüfus az ama biz onları da bilinçlendireceğiz. Çünkü mücadele birlikte kazanılır” diyen Ekicioğlu, çevreyi koruma konusunda köylere yönelik bilgilendirme toplantıları düzenleyeceklerini ifade etti.

Ekicioğlu ayrıca, geçmişte bazı bölgelerde geç kalındığına dikkat çekti: “Çimeli'de, Karacaören'de, Özbağ'da birçok şeyin zamanını geçirmişiz. Ama artık tecrübeli isimlerle bu mücadeleyi daha bilinçli bir şekilde yürüteceğiz.”

“BEDEL ÖDENECEKSE BU BEDELİ ÖDEMEYE HAZIRIZ”

Konuşmasında doğaya olan zararların, uzun vadede Kırşehir’i yaşanamaz hale getireceğini belirten Ekicioğlu, şunları söyledi:

"Eğer bu madencilik faaliyetlerine izin verirsek, beş yıl sonra bu şehirde yaşanacak bir yer kalmayacak. Su havzalarımız, kuş cennetimiz, tarım alanlarımız yok edilecek. Biz burada bunun mücadelesini vermek için yola çıktık. Çocuklarımıza iyi bir miras bırakmak istiyoruz. Onların yarın bize ‘Ülke talan edilirken siz ne yaptınız?’ diye sormasını istemiyoruz. Gerekirse bedel ödeyeceğiz ama bu mücadeleden vazgeçmeyeceğiz.”

"YEREL YÖNETİMLERDEN DESTEK "

Başkan Ekicioğlu, çevre mücadelesi yürüten aktivistlerden Süheyla Doğan ve İbrahim Gündüz’ün yerel yönetimlerden bu kadar destek almadıklarını belirttiklerini aktararak, bu desteğin artarak devam edeceğini ifade etti. “Kırşehir halkını sırtımıza aldığımız sürece bu mücadeleye devam edeceğiz. Çünkü çocuklarımıza bırakacağımız en büyük miras daha yaşanabilir bir şehir, daha yaşanabilir bir ülke olacak” dedi.

"DOĞAL GÜZELLİKLER KORUNACAK "

Kırşehir’in su kaynakları, kuş cennetleri ve tarım arazilerinin korunması gerektiğinin altını çizen Ekicioğlu, bu bölgelerin madencilik faaliyetlerine açılmasının kabul edilemez olduğunu belirtti. Şehri çevreleyen bu doğal güzelliklerin korunmasının, hem yerel halkın refahı hem de çevre sürdürülebilirliği için kritik olduğunu söyledi.

SONUÇ: “HEP BİRLİKTE BAŞARACAĞIZ ”

Konuşmasının sonunda, halkın desteğiyle bu mücadelenin başarıya ulaşacağına inandığını belirten Başkan Ekicioğlu, şöyle dedi:

"Bizler bu mücadeleyi gelecek nesiller için veriyoruz. Çocuklarımız, torunlarımız bu güzel şehirde, bu güzel ülkede mutlu bir şekilde yaşayabilsin diye buradayız. Doğayı korumak, çevreyi savunmak bizim görevimiz. Hep birlikte başaracağız."

Başkan Ekicioğlu’nun bu açıklamaları, Kırşehir’de çevre mücadelesinin yalnızca bir yerel sorun değil, aynı zamanda ulusal bir mesele olduğunun altını çizerken, halkın çevre bilincinin artırılması ve doğal güzelliklerin korunması için atılacak adımlara ışık tutuyor.

KIRŞEHİR KENT KONSEYİ BAŞKANI MÜFİT GÖÇEN’İN KONUŞMASI 

Kırşehir Belediye Başkanı Selahattin Ekicioğlu’nun ardından söz alan Kırşehir Kent Konseyi Başkanı Müfit Göçen, altın arama çalışmalarının çevreye ve topluma vereceği zararları detaylı bir şekilde ele alarak, bu çalışmalara karşı birlik olunması gerektiğini ifade etti. Başkan Göçen, Kırşehir ve çevresinde başlatılmak istenen altın arama faaliyetlerinin hem doğal kaynaklara hem de tarihi değerlere telafisi mümkün olmayan zararlar vereceğini belirtti.

“DOĞAL KAYNAKLARIMIZ TALAN EDİLİYOR”

Müfit Göçen, konuşmasında Türkiye'nin çeşitli bölgelerinde doğal kaynakların uluslararası şirketler tarafından talan edildiğini vurguladı. Göçen, bu faaliyetlerin Kırşehir'e de sıçradığını ve şehrin su kaynaklarının tükenme noktasına geleceğini ifade etti. Şu anda yaşanan kuraklık ve iklim değişikliğine dikkat çeken Göçen, bu tür faaliyetlerin bölge halkını daha büyük sorunlarla karşı karşıya bırakacağını söyledi.

  • “Yaşamın en büyük sorunu olan iklim değişikliği ile mücadele etmemiz gerekirken, önümüze saniyede 130 litre su tüketecek işletmeler çıkıyor. Şimdiden köylerimizde su sıkıntısı baş göstermiş durumda. Bu suyu nereden bulacağız? Bu tür çalışmalarla halkın içme suyuna erişimi bile mümkün olmayacak.”

“TARİHİ VE KÜLTÜREL MİRASA ZARAR VERİYORLAR”

Göçen, altın arama faaliyetlerinin sadece su kaynaklarını değil, aynı zamanda Kırşehir'in tarihi ve kültürel dokusunu da tehdit ettiğini söyledi. Bölgede yapılan sondaj çalışmaları sırasında birçok tarihi eserin yok edildiğini belirten Göçen, bu durumun kabul edilemez olduğunu ifade etti:

  • “Kırşehir, tarihi eserler bakımından oldukça zengin bir bölge. Bugün sıradan bir vatandaş tarihi eser aramak için kazı yapmaya kalksa hemen yasal işlem başlatılır. Ancak bu firmalar, ‘altın arıyoruz’ diyerek bölgede birçok tarihi eseri harap ediyor. Bunun sorumluluğunu kimse üstlenmiyor ve maalesef kimse de bu duruma müdahale etmiyor.”

“MEZARLIKLARIMIZ BİLE TEHLİKE ALTINDA”

  • Göçen, altın arama faaliyetlerinin mezarlıklara kadar uzandığını ve bu durumun toplumun değerlerine büyük bir saygısızlık olduğunu vurguladı. Firmaların, resmi izinlerin yanı sıra kaçak kazı yaptığını da belirten Göçen, geçtiğimiz günlerde Karahıdır Köyü’nde gerçekleştirilen kaçak sondaj çalışmalarına şahit olduklarını dile getirdi.“Köylülerle birlikte gittiğimiz arazide, 150 metre derinliğe kadar kazılmış kaçak sondaj çalışmaları tespit ettik. Mezarlıklarımız dahi bu kazıların hedefi olabilir. Bunun önüne geçmek zorundayız.”

“HALK OYLAMASI YAPILMALI”

  • Başkan Göçen, altın arama çalışmalarına karar verilirken halkın görüşünün alınması gerektiğini savundu. Referandum yapılmasının bu tür hassas konularda çözüm olabileceğini belirtti.
  • “Eğer bu çalışmalar halkın yararına yapılıyorsa, neden halkın fikri sorulmuyor? Halk oylaması veya referandum yapılabilir. Bu kadar basit bir çözüm neden uygulanmıyor?”

“KENDİ ÜLKELERİNDE DOĞAYI KORUYORLAR, BİZİM ÜLKEMİZDE TAHRİP EDİYORLAR”

  • Kanadalı firmaların altın arama faaliyetlerine dikkat çeken Göçen, bu şirketlerin kendi ülkelerinde çevreye zarar vermekten kaçındığını, ancak Türkiye’de doğa tahribatına göz yumduklarını söyledi.“Kanada, dünyanın en yeşil ülkelerinden biri. Kendi topraklarında doğaya zarar vermemek için bu tür faaliyetlere izin vermiyorlar. Ancak Türkiye'de doğayı katletmek için her fırsatı değerlendiriyorlar. Bu durum kabul edilemez.”

“BİLİMSEL VERİLERLE HAREKET EDİYORUZ”

  • Başkan Göçen, sadece düşüncelerle değil, bilimsel verilerle hareket ettiklerini belirtti. Yapılan araştırmalar sonucunda, bu tür çalışmaların çevreye ve topluma zararlarının bilimsel olarak kanıtlandığını söyledi.“Bu çalışmaların zararlarını bilimsel olarak ortaya koyduk. Artık bir karar verme zamanı. Geleceğimiz, çocuklarımız ve ülkemizin geleceği için bu faaliyetlere dur demeliyiz. Bunun için hep birlikte tek vücut olmak zorundayız.”

Göçen, konuşmasını, halkın desteğiyle bu mücadelede başarıya ulaşabileceklerine olan inancını dile getirerek sonlandırdı.

KIRŞEHİRLİ İŞ İNSANI VE KIRŞEHİR’İ  KORUMA PLATFORMU BAŞKANI MUSTAFA DÜĞER' İN KONUŞMASI 

Kırşehirli İş İnsanı ve Kırşehir’i Koruma Platformu Başkanı Mustafa Düğer,

Altın madenciliği ve çevreye verdiği zararlar konusunda kapsamlı bir açıklama yaparak, yaşanan çevre felaketlerine karşı halkı mücadeleye davet etti. Düğer, sadece kötülük yapanların değil, buna seyirci kalanların da dünyanın yaşanmaz bir hale gelmesinde büyük payı olduğunu belirtti. “Bu nedenle seyirci kalmayacağız, seyirci kalmadığımız için buradayız. Bu organizasyonu düzenliyoruz. Kırşehir, geçmişinden gelen asaletle talana, vurguna ve vahşi madenciliğe asla izin vermeyecektir” diyerek çevre mücadelesindeki kararlılığını vurguladı.

İliç'te yaşanan çevre felaketine dikkat çeken Düğer, “İliç gibi kötü bir örnek varken bu vahşetin Anadolu’nun bütün topraklarına yayılmaya çalışılmasına anlam veremiyoruz. Kırşehir, Seyfe Gölü ve Malya Ovası gibi doğa harikalarını koruma konusunda geri adım atmayacaktır” ifadeleriyle bölgede artan çevresel tehditlere karşı birlik çağrısı yaptı.

“DOĞAYI YOK SAYAN ŞİRKETLERİ DURDURACAĞIZ”

Başkan Düğer, madencilik şirketlerinin ve bu faaliyetlere destek veren siyasilerin doğayı tamamen göz ardı ettiğini belirtti. Şirketlerin, toprağın altındaki kaynakları hızla çıkarıp ekonomik değere dönüştürmeyi hedeflediğini, bu süreçte doğaya ve yerel halkın yaşam alanlarına büyük zarar verdiklerini dile getirdi.

“Bu şirketler, sanki toprak altındaki mineraller hiç tükenmeyecekmiş gibi hareket ediyor. Bir bölgede maden tükenince başka bir yere gidiyorlar. Kazdıkları cevherin miktarıyla ve parasal değeriyle övünüyorlar. Onlar için doğanın hiçbir önemi yok; sadece yaşamına ve toprağına sahip çıkanlar onlar için sorun teşkil ediyor” diyen Düğer, doğayı savunanların genellikle parayla kandırılmaya çalışıldığını, başarılı olunamadığında ise baskı ve korkutma yöntemleriyle susturulmaya çalışıldığını belirtti. “Bu süreçte çevre mücadelesi verenler marjinalleştiriliyor, kamuoyunda kötüleniyor. Ancak biz bu baskılara boyun eğmeyeceğiz ve burada dimdik duracağız” dedi.

ALTIN MADENCİLİĞİNDE KAMU YARARI YOK

Altın madenciliğinin kamu yararına olmadığını savunan Düğer, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın verilerine göre 2020 yılından bu yana 113 altın madeni projesi için ÇED (Çevresel Etki Değerlendirme) sürecinin devam ettiğini belirtti. Bu projelerden 46’sına “ÇED raporu gerekli değildir”, 18’ine ise “ÇED olumlu” kararı verilmesini eleştirdi. “Bu süreç, doğal alanları ve ormanları koruyamadığımızı, milli parklar ile su havzalarının da tehlike altında olduğunu gösteriyor” diyen Düğer, özellikle Seyfe Gölü ve Malya Ovası’nın bu yıkımdan etkilenmek üzere olduğunu ifade etti.

“Altın madenciliğinde kamu yararı yoktur. Kazanç sadece şirketlere giderken, geriye telafisi mümkün olmayan doğa tahribatı kalıyor. Bu, toprağımıza ve geleceğimize ihanettir” ifadeleriyle madencilik faaliyetlerinin zararlarına dikkat çekti.

KIRŞEHİR HALKININ MÜCADELESİ KARARLILIKLA DEVAM EDECEK

Düğer, açıklamasını “Bir sorunun parçası değil, çözümün ta kendisi olacağız” diyerek tamamladı. Kırşehir’i Koruma Platformu’nun çevre mücadelesi, yalnızca bölgeyi koruma değil, aynı zamanda gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakma amacını taşıyor. Başkan Düğer ve platform üyeleri, bu süreçte toplumun tüm kesimlerini doğa mücadelesine katılmaya davet ederek, “Bu sadece Kırşehir’in değil, Anadolu’nun tüm değerlerini koruma mücadelesidir” mesajını verdi.

Kırşehir’in geleceğini tehdit eden altın madenciliği projelerine karşı halkın duyarlılığı ve mücadelesi, bölgedeki ekolojik dengenin korunması açısından kritik bir öneme sahip. Seyfe Gölü ve Malya Ovası gibi doğal alanların korunması için verilen bu mücadele, çevre bilincini artırmak ve sürdürülebilir bir yaşam için önemli bir dayanışma örneği olarak öne çıkıyor.

KIRŞEHİR KENT KONSEYİ GENEL SEKRETERİ ÖMER DURAN'IN KONUŞMASI 

Kırşehir Kent Konseyi Genel Sekreteri Ömer Duran,

Kırşehir’de madencilik faaliyetlerinin çevresel ve toplumsal sonuçları hakkında endişelerini daha ayrıntılı bir şekilde dile getirdi. Çalıştay’da yaptığı konuşmada, madenciliğin bölgede yaratacağı olası felaketlere dikkat çekti. Duran, madencilik başlatıldığında ilk etapta dinamitlerin patlayacağını ve bu patlamaların yer altı su kaynaklarına büyük zarar vereceğini belirtti. Bu patlamaların yer altı su seviyelerini düşürmesiyle, bölgedeki su kaynaklarının kirlenmesi ve tükenmesi ihtimali oldukça yüksek olacak. Duran, "Dinamitler patlayacak, patlamalar yer altı su kaynaklarına zarar verirken harfiyat ve zehirli toz bulutları en başta havzamızı zehirleyecek," diyerek bu olasılığın, bölgedeki tarıma ve hayvancılığa olan etkisini de vurguladı.

Çevresel tahribatın yalnızca su kaynaklarıyla sınırlı kalmayacağını belirten Duran, harfiyat ve toz bulutlarının havayı kirleteceğini, bunun da halk sağlığını doğrudan tehdit edeceğini ifade etti. Özellikle tozların solunmasının, solunum yolu hastalıklarını artıracağı ve bölge halkı üzerinde uzun vadeli sağlık sorunlarına yol açacağı uyarısında bulundu. Ayrıca, bu çevresel bozulma sonucu büyük bir susuzluk yaşanacağını, bunun da insanların yaşamlarını doğrudan etkileyip büyük bir kriz ortamı oluşturacağını belirtti. Duran, susuzluk ve çevresel tahribatın insanlar üzerinde büyük bir toplumsal stres yaratacağına dikkat çekerek, "İnsanlar önce köylerini terk edecek, ardından ise şehirden göç etmeye başlayacak," dedi.

Duran, hayvancılık ve tarımın bu süreçte tamamen yok olma riskiyle karşı karşıya kalacağını, bunun da bölgedeki ekonomik yapıyı derinden sarsacağını söyledi. Kırşehir'in tarıma dayalı ekonomisinin, madenciliğin getireceği tahribatla çökeceğini belirtti. Bölgede yaşayan halkın, geçimlerini temin etmek için başka yerlerde yeni iş fırsatları aramak zorunda kalacakları, bunun da büyük bir göç dalgasına yol açacağı öngörüsünde bulundu.

Bunun yanı sıra, Duran, Kırşehir bölgesinde tarihi ve kültürel olarak büyük öneme sahip alanların da tehdit altında olduğunu söyledi. Özellikle Seyfe Gölü gibi doğal zenginliklerin yanı sıra, hala araştırılmayı bekleyen höyükler ve antik kalıntıların madencilik faaliyetleri nedeniyle yok olma riski taşıdığını belirtti. "Bölgede araştırılmayı bekleyen tarihi alanlar, höyükler ve Seyfe Gölü gibi bir doğa harikaları yok olup gidecekler," diyerek, bu kayıpların hem bölge halkı hem de Türkiye'nin kültürel mirası için büyük bir kayıp olacağını ifade etti.

Duran, yaşanacak felaketi hızlı bir şekilde gerçekleşebileceği konusunda uyarıda bulundu. Bu tahribatların, çevresel felaketlere yol açarak kısa süre içinde geri dönülmesi zor sonuçlar doğuracağına dikkat çekti. Duran, "Yaşanacak bir felaket durumunda ise tüm bu durumlar çok hızlı bir şekilde gerçekleşecek," diyerek, madenciliğe karşı daha geniş bir kamuoyu oluşturulması gerektiğini ve çevreyi korumanın, bölge halkının geleceği için kritik öneme sahip olduğunu ifade etti.

Gazeteci-Yazar İbrahim Gündüz'ün Konuşması

Çalıştayda Çevre Felaketine Dikkat Çeken Sunum: “Allı Turnalar Diyarında ve Kızılırmak Havzasında Ölüm Madenciliği”

Kırşehir’de düzenlenen çalıştayda çevre konuları masaya yatırıldı. Çalıştayda ilk konuşmacı olan Gazeteci-Yazar İbrahim Gündüz, doğa ve insanlık üzerindeki çevresel tahribatlara dikkat çeken bir sunum gerçekleştirdi. “Allı Turnalar Diyarında ve Kızılırmak Havzasında Ölüm Madenciliği” başlıklı sunumunda, özellikle altın madenciliğinin bölgede yarattığı sorunlara dikkat çeken Gündüz, bu durumun sadece çevreyi değil, aynı zamanda toplumsal ve ekonomik dengeleri de derinden etkilediğini ifade etti.

“Altın Madeni Bir Kimya Fabrikasıdır”

Gündüz, altın madenciliğinin basit bir kazı işi olmadığını belirterek, bu faaliyetlerin büyük ölçekli kimyasal süreçler içerdiğini söyledi. “Altın madeni faaliyetleri kimya fabrikası gibi çalışır ve doğanın dengesini altüst eder. Bu süreç, ağır çekim bir soykırım anlamına gelir” diyen Gündüz, altın madenciliği atıklarının nükleer reaktör atıklarıyla eş değer düzeyde tehlikeli olduğunu ifade etti.

“Bir Gram Altın İçin Devasa Kaynaklar Yok Ediliyor”

Gündüz, altın madenciliğinde kullanılan kaynakların ve yaratılan zararın boyutlarını çarpıcı verilerle açıkladı:

  • Ham Altın İçin Devasa Yıkım: Bir ton ham altın üretmek için yaklaşık 5 milyon ton taş ve toprağın yerinden edilip paramparça edildiğini belirtti.
  • Siyanür Kullanımı: Bir ton altın çıkarmak için yaklaşık bin ton siyanür gibi tehlikeli kimyasalların kullanıldığını ifade etti.
  • Su Tüketimi: Sadece bir gram altın üretimi için 4 ton su harcandığını ve bu durumun özellikle su kaynaklarının kıt olduğu bölgelerde büyük bir felakete yol açtığını söyledi.
  • Ormanların Yok Edilmesi: Altın madeni sahalarının açılması sırasında yüzbinlerce ağacın bir çırpıda kesildiğini ve doğanın geri döndürülemez şekilde zarar gördüğünü vurguladı.

Kızılırmak Havzası ve Turnaların Yok Oluşu

Konuşmasında Kızılırmak Havzası’ndaki biyolojik çeşitliliğe de dikkat çeken Gündüz, bölgenin turnaların ve diğer birçok canlı türünün doğal yaşam alanı olduğunu belirtti. “Bu alanların yok edilmesi, sadece bölgesel bir çevre sorunu değil, küresel bir ekolojik felaket anlamına gelir” dedi.

Toplumsal ve Ekonomik Etkiler

Gündüz, altın madenciliğinin çevresel tahribatın yanı sıra toplumsal etkilerine de değindi. Madencilik faaliyetleri nedeniyle tarım alanlarının yok olduğunu, yerel halkın ekonomik kaynaklarının kesildiğini ve sağlık sorunlarının arttığını ifade etti. “Bu tür faaliyetlerin kısa vadeli ekonomik getirileri olsa da uzun vadede topluma ve doğaya maliyeti çok daha ağır oluyor” diye konuştu.

“Farkındalık ve Mücadele Şart”

Sunumunun sonunda Gündüz, bu tür projelere karşı toplumsal bilinçlenmenin ve hukuki mücadelenin önemine vurgu yaptı. Çevre koruma ve sürdürülebilirlik anlayışının öncelikli hale getirilmesi gerektiğini belirterek, “Doğa bizim mirasımız değil, çocuklarımızın emanetidir. Bu emaneti korumak hepimizin sorumluluğudur” ifadelerini kullandı.

Çalıştay katılımcıları, Gündüz’ün sunumunu büyük bir ilgiyle dinlerken, birçok katılımcı doğa tahribatını önlemek adına bireysel ve toplumsal çabaların artırılması gerektiğini belirtti.

KAZDAĞI KORUMA DERNEĞİ BAŞKANI SÜHEYLA DOĞAN'IN KONUŞMASI 

Kazdağı Koruma Derneği Başkanı Süheyla Doğan,

"Türkiye’de Altın Madenciliği ve Zararları" konulu bir sunum gerçekleştirdi. Sunumunda, Türkiye'nin farklı bölgelerinde altın madenciliği faaliyetlerinin çevreye ve yerel halk sağlığına verdiği zararlara dikkat çekti. Kazdağı ve benzeri doğal zenginliklerin korunmasının önemini vurgulayan Doğan, bu tür madencilik faaliyetlerinin ekosistemi nasıl tehdit ettiğini, yer altı su kaynaklarının kirlenmesine neden olduğunu ve biyolojik çeşitliliği yok ettiğini anlatırken, yerel halkın bu tahribattan nasıl etkilendiğini de örneklerle açıkladı.

Doğan, bu mücadelenin sadece çevreyi koruma amacı gütmediğini, aynı zamanda halkın sağlığı ve geleceği için de kritik bir adım olduğunu belirtti. Altın madenciliği faaliyetlerinin, ormanların kesilmesi, su kaynaklarının kirlenmesi ve toprak erozyonunun artması gibi uzun vadeli zararlara yol açtığını, bu durumun ekolojik dengenin bozulmasına neden olduğunu ifade etti.

Ayrıca, karşılaştıkları zorluklara da değinen Doğan, altın madenciliği karşıtı mücadelenin kolay olmadığını belirtti. "Çok zorluklar yaşadık ama vazgeçmedik, önümüze engeller koydular yine vazgeçmedik. Mücadelemizden hiç vazgeçmedik, vazgeçmeyeceğiz" diyerek, yaşadıkları zorluklara rağmen kararlılıklarından ödün vermediklerini söyledi. Süheyla Doğan, mücadelelerinde kendisine en büyük desteği verenlerin başında kadınların geldiğini vurguladı. Kadınların, çevreyi koruma konusundaki duyarlılıkları ve dayanışmalarıyla bu mücadelede önemli bir rol üstlendiklerini belirterek, "Kadınlar, bu mücadelede çok büyük destek oldular. Onlar bize güç verdiler" dedi.

Doğan, kadınların sadece evde değil, toplumsal hayatta da önemli bir rol oynayarak çevresel hakları savunmada en güçlü destekçileri olduğunu ifade etti. Bu mücadelede kadınların birbirlerine yardım etmesinin, toplumsal dayanışmanın en güzel örneği olduğunu ve kadınların liderliğinde çevre mücadelesinin büyüdüğünü dile getirdi. Kazdağı ve benzeri doğal alanların korunmasının sadece bir çevre sorunu değil, aynı zamanda sosyal bir sorumluluk olduğunu belirten Doğan, yerel halkın bu konuda daha fazla bilinçlenmesi ve aktif olarak mücadeleye katılması gerektiğini de sözlerine ekledi.

UZMAN SUNUMLARI DAMGA VURDU

Çalıştayda, Kazdağı Koruma Derneği Başkanı Süheyla Doğan ve gazeteci-yazar İbrahim Gündüz’ün sunumları büyük ilgi gördü. Süheyla Doğan, Kazdağları’nda yürütülen mücadelede elde edilen kazanımları paylaştı ve Kırşehir’deki mücadelenin önemini vurguladı. İbrahim Gündüz ise madencilik faaliyetlerinin doğaya ve insan sağlığına etkilerini anlatarak katılımcılara farkındalık kazandırdı.

Katılımcıların soruları alındıktan sonra, çalışma sürecinin ilerleyen aşamalarında yapılması gerekenler üzerine detaylı bir istişare gerçekleştirildi. Çalıştayda, her bir katılımcının görüş ve önerileri dikkatle dinlendi, sürecin daha verimli hale gelmesi için yapılabilecek iyileştirmeler tartışıldı. Katılımcılar, belirli alanlardaki zorlukları ve fırsatları ele alarak, çözüm odaklı yaklaşımlar sundular. Ayrıca, süreçte yer alacak tüm paydaşların rollerinin netleştirilmesi ve etkin bir iletişim ağı kurulması gerektiği vurgulandı.

Çalıştayın sonunda, ortak bir karar alındı ve katılımcılara süreçle ilgili sorumluluklar ve takvim hakkında bilgiler verildi. Bu tür etkinliklerin, sadece katılımcıların bilgi ve deneyimlerini paylaşmalarına olanak tanımakla kalmayıp, aynı zamanda ilerleyen süreçlerdeki karar alma mekanizmalarına da katkı sağladığı ifade edildi. Çalıştay, karşılıklı fikir alışverişi ve işbirliği ortamı yaratılması açısından önemli bir adım olarak değerlendirilerek sona erdi.

BİRLİK VE MÜCADELE RUHU 

Çalıştay, sadece çevresel etkileri tartışmakla kalmadı, aynı zamanda birlik ve dayanışma ruhunu güçlendirdi. Çeşitli köy muhtarları, gençlik temsilcileri ve yerel halk, bölgeyi savunma konusunda kararlılıklarını ifade etti. Çalıştay sırasında atılan "Altın Madenine Hayır!" sloganları, Kırşehir’in doğasını koruma mücadelesindeki kararlılığın en güçlü göstergesi oldu.

SONUÇ BİLDİRGESİ VE YOL HARİTASI 

Etkinlik sonunda yayımlanan "Altın Madenciliğine Karşı Mücadele Bildirgesi", hem yerel hem de ulusal ölçekte yankı uyandıracak bir yol haritası sundu. Bildirgede şu maddeler öne çıktı:

  • Altın madenciliği projelerinin çevresel etkileri değerlendirilerek acilen durdurulması,
  • Doğal kaynakların korunmasına yönelik daha güçlü hukuki tedbirlerin alınması,
  • Kırşehir’in sürdürülebilir kalkınma hedeflerinin tarım, turizm ve ekolojik dengeler temelinde şekillendirilmesi. 

Çalıştay sonunda, “Altın Madenciliğine Hayır” bildirgesi yayınlandı. Katılımcılar, madencilik faaliyetlerine karşı hukuki ve toplumsal mücadelelerin sürdürüleceğini belirterek, halkı bilinçlendirme ve kamuoyu oluşturma çalışmalarının hızlandırılacağını duyurdu.

BİR UYANIŞ VE UMUT HAREKETİ 

Kırşehir’de düzenlenen bu çalıştay, sadece bir etkinlik değil, doğayı koruma adına güçlü bir uyanışın işareti oldu. Katılımcıların coşkusu ve kararlılığı, çevreye duyarlı diğer şehirler ve topluluklar için de bir örnek teşkil etti. "Altın Madenine Hayır Çalıştayı", Kırşehir halkının doğasını, kültürünü ve geleceğini korumak için verdiği destansı mücadelenin bir nişanesi olarak tarihe geçti.

Kırşehir, geleceğini koruma azmiyle ve dayanışma gücüyle, doğasına sahip çıkan tüm Türkiye’ye ilham vermeye devam ediyor.

BÖLGE HALKI KARARLI

Çalıştaya katılan Karahıdır, Körpınar ve diğer köylerin sakinleri, altın madenciliğine karşı direnişte kararlı olduklarını dile getirdi. Bölgedeki vatandaşlar, “Toprağımızın, suyumuzun ve geleceğimizin talan edilmesine izin vermeyeceğiz. Çocuklarımız için mücadelemizi sonuna kadar sürdüreceğiz” mesajını verdi.

ORTAK MİRAS: YAŞANABİLİR BİR KIRŞEHİR

Çalıştayın Ana Mesajı, gelecek nesillere yaşanabilir bir Kırşehir bırakma hedefi oldu. Katılımcılar, birlik ve dayanışma içinde hareket ederek altın madenciliğine karşı mücadeleyi sürdüreceklerini ifade etti.