Bir gazetemiz var. Okuyucusunu, her sabah yeniden haklı çıkarmak için yayınlanıyor. Okuyucusunun neyi görmek istediğini iyi bildiğinden, ona haz vermek, günlük gıdasını tamamlamak için, gazetenin mutfağı özel olarak çalışıyor.
BİR HAFTALIK MANŞETLERİ
Özellikle Başbakan olduğu dönemde, doğrudan ‘Tayyip’le başlayan yüzlerce manşetini hatırlıyorum. Yoksa “bin” demem mi gerekiyordu?
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, ülkemizi terör belasından kurtarmak için çabaladığı 2013 yılından, iç sayfalarına girmeden, sadece bir haftalık manşetlerini hatırlatayım.
10 Mart: Tayyip Apo’yu baş tacı yaptı. 13 Mart: Tayyip sahil kentlerini TOKİ ile ele geçirecek. 14 Mart: PKK adım adım yaptı, Tayyip sadece baktı. 15 Mart: AKP’li seçmen Tayyip’i istemiyor. 16 Mart: Tayyip’i eleştiren 59 yıllık yazarı kovmaktan beter ettiler.
Sanki özel bir misyonu varmış da onu yerine getiriyormuş gibi, değil mi? Aradan 12 yıl geçse de, benzer bir tavrı, makyajlı biçimde sürdürüyor.
Terörsüz Türkiye için ilk adımın atıldığı 1 Ekim 2024’ten bu yana, kaç defa “Apo’yu serbest bırakacaklar” haberi yayınlamıştır, kim bilir! O olmadıysa, “şehit anneleri boşuna ağladılar” haberini devreye sokmuştur, ya da “hedef laiklik!” haberini…
Türkiye ile Katar arasında imzalanan askeri protokolü 'sınavsız üniversite' yalanıyla servis etmişti. Üstelik üniversite sınavının hemen öncesinde. Öğrencilerin moralini bozmuş, velilerin dünyasını yıkmıştı. Gerçek anlaşılıncaya kadar olan olmuş, sınav yapılıp bitmişti.
Kaşıdığı travmalar, altına ateş yakıp, her fırsatta odun attığı komplo kazanları, nefret üretmenin bin yolu, provokasyonun bin bir türü…
Bu seri devam ederken, arada bir acar habercilik gösterip, nokta atışlar da yapıyor. Genelden sıkıldığını düşündüğü okuyucusuna özel haberler sunuyor. İnce ince işlenmiş, yalan olduğundan değil de, hiçbir gazete bu hassasiyette(!) olmadığı için, başka yerde göremeyeceği algısıyla sunulan özel haberler…
TAM TEKMİL BİR ÖRNEK
Geçtiğimiz günlerde Sözcü, kendi yalan tarzının tam tekmil bir örneğini verdi.
30 Haziran 2025 günkü birinci sayfasındaki habere “kızına devletin aracını tahsis eden rektör, bu kez de eşi için bölüm taşıdı” başlığı atılmıştı.
Kızına devletin aracını tahsis etmesi, eski bir konu olarak haberde bir cümle ile geçiyor.
Haber özetle şöyle: Nevşehir Hacıbektaş Veli Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Semih Aktekin’in eşi Banu Aktekin, özel yetenek sınavıyla, 2021 yılında Güzel Sanatlar Fakültesi Cam ve Seramik Bölümü’ne girmiş. Rektör Aktekin, eşinin okula rahat gidip gelmesi Hacıbektaş ilçesindeki seramik bölümünü Avanos ilçesine taşıtmış. Eşinin mezun olmasının ardından cam ve seramik bölümü tekrar Hacıbektaş ilçesine alınmış.
Banu Aktekin özel yetenek sınavı için açılan ek kontenjandan alınan iki öğrenciden biri imiş!
NERESİ DÜZELTİLSİN?
“Her yanı yanlış, neresini düzeltelim?” dedirtecek türden bir haber. Gerçekten de bu haberdeki, suçlama konusu olan bütün cümleler yalan.
- Üniversitenin Seramik ve Cam Bölümü Banu Aktekin’in okula girişinden 3 yıl önce teknik sebeplerle Avanos’a taşınmış.
- Taşınma sırasında henüz Semih Aktekin’den önceki rektör görevde imiş.
- Semih Aktekin’in Avanos'ta evi de yok. Ailesi ile birlikte Nevşehir’deki üniversite lojmanında konaklıyorlar.
- Banu Aktekin bölüme YKS puanı ile girmiş.
- 2021-2022 öğretim yılında bölüm için 15 kişilik kontenjan ayrılmış, ancak pandemi dolayısıyla, yalnızca 2 öğrenci kayıt yaptırmış. Yani sınavsız veya ayrıcalıklı bir kayıt söz konusu değil.
SON SÖZ
Sözcü, manşetten ateş edip geçiyor. Çamur atıp yoluna devam ediyor. Nasıl olsa, o günün yalan haberi, o gün için işlev görüyor. Haber dediğin günlük tüketiliyor ve ertesi gün gündem değişiyor. Haberlerin yalan olduğu bir gerçek. Ancak yalanın alıcısının çok olduğu da bir başka gerçek!
Son söz hakkımı iki Rus edebiyatçıya paylaştırayım.
Dostoyevski ‘Karamazov Kardeşler’de der ki; “Yalan söyleyerek dünyanın öbür ucuna gidebilirsin, ancak geri dönemezsin.”
Bir başka Rus romancı Alexandr Soljenitsin’ın, daha çok bilinen sözü;
“Yalan söylediklerini biliyoruz. Yalan söylediklerini biliyorlar. Yalan söylediklerini bildiğimizi biliyorlar. Yalan söylediklerini bildiğimizi bildiklerini biliyoruz.
Ancak, hâlâ yalan söylüyorlar…”
Bir gazetemiz var. Okuyucusunu, her sabah yeniden haklı çıkarmak için yayınlanıyor. Okuyucusunun neyi görmek istediğini iyi bildiğinden, ona haz vermek, günlük gıdasını tamamlamak için, gazetenin mutfağı özel olarak çalışıyor.
BİR HAFTALIK MANŞETLERİ
Özellikle Başbakan olduğu dönemde, doğrudan ‘Tayyip’le başlayan yüzlerce manşetini hatırlıyorum. Yoksa “bin” demem mi gerekiyordu?
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, ülkemizi terör belasından kurtarmak için çabaladığı 2013 yılından, iç sayfalarına girmeden, sadece bir haftalık manşetlerini hatırlatayım.
10 Mart: Tayyip Apo’yu baş tacı yaptı. 13 Mart: Tayyip sahil kentlerini TOKİ ile ele geçirecek. 14 Mart: PKK adım adım yaptı, Tayyip sadece baktı. 15 Mart: AKP’li seçmen Tayyip’i istemiyor. 16 Mart: Tayyip’i eleştiren 59 yıllık yazarı kovmaktan beter ettiler.
Sanki özel bir misyonu varmış da onu yerine getiriyormuş gibi, değil mi? Aradan 12 yıl geçse de, benzer bir tavrı, makyajlı biçimde sürdürüyor.
Terörsüz Türkiye için ilk adımın atıldığı 1 Ekim 2024’ten bu yana, kaç defa “Apo’yu serbest bırakacaklar” haberi yayınlamıştır, kim bilir! O olmadıysa, “şehit anneleri boşuna ağladılar” haberini devreye sokmuştur, ya da “hedef laiklik!” haberini…
Türkiye ile Katar arasında imzalanan askeri protokolü 'sınavsız üniversite' yalanıyla servis etmişti. Üstelik üniversite sınavının hemen öncesinde. Öğrencilerin moralini bozmuş, velilerin dünyasını yıkmıştı. Gerçek anlaşılıncaya kadar olan olmuş, sınav yapılıp bitmişti.
Kaşıdığı travmalar, altına ateş yakıp, her fırsatta odun attığı komplo kazanları, nefret üretmenin bin yolu, provokasyonun bin bir türü…
Bu seri devam ederken, arada bir acar habercilik gösterip, nokta atışlar da yapıyor. Genelden sıkıldığını düşündüğü okuyucusuna özel haberler sunuyor. İnce ince işlenmiş, yalan olduğundan değil de, hiçbir gazete bu hassasiyette(!) olmadığı için, başka yerde göremeyeceği algısıyla sunulan özel haberler…
TAM TEKMİL BİR ÖRNEK
Geçtiğimiz günlerde Sözcü, kendi yalan tarzının tam tekmil bir örneğini verdi.
30 Haziran 2025 günkü birinci sayfasındaki habere “kızına devletin aracını tahsis eden rektör, bu kez de eşi için bölüm taşıdı” başlığı atılmıştı.
Kızına devletin aracını tahsis etmesi, eski bir konu olarak haberde bir cümle ile geçiyor.
Haber özetle şöyle: Nevşehir Hacıbektaş Veli Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Semih Aktekin’in eşi Banu Aktekin, özel yetenek sınavıyla, 2021 yılında Güzel Sanatlar Fakültesi Cam ve Seramik Bölümü’ne girmiş. Rektör Aktekin, eşinin okula rahat gidip gelmesi Hacıbektaş ilçesindeki seramik bölümünü Avanos ilçesine taşıtmış. Eşinin mezun olmasının ardından cam ve seramik bölümü tekrar Hacıbektaş ilçesine alınmış.
Banu Aktekin özel yetenek sınavı için açılan ek kontenjandan alınan iki öğrenciden biri imiş!
NERESİ DÜZELTİLSİN?
“Her yanı yanlış, neresini düzeltelim?” dedirtecek türden bir haber. Gerçekten de bu haberdeki, suçlama konusu olan bütün cümleler yalan.
- Üniversitenin Seramik ve Cam Bölümü Banu Aktekin’in okula girişinden 3 yıl önce teknik sebeplerle Avanos’a taşınmış.
- Taşınma sırasında henüz Semih Aktekin’den önceki rektör görevde imiş.
- Semih Aktekin’in Avanos'ta evi de yok. Ailesi ile birlikte Nevşehir’deki üniversite lojmanında konaklıyorlar.
- Banu Aktekin bölüme YKS puanı ile girmiş.
- 2021-2022 öğretim yılında bölüm için 15 kişilik kontenjan ayrılmış, ancak pandemi dolayısıyla, yalnızca 2 öğrenci kayıt yaptırmış. Yani sınavsız veya ayrıcalıklı bir kayıt söz konusu değil.
SON SÖZ
Sözcü, manşetten ateş edip geçiyor. Çamur atıp yoluna devam ediyor. Nasıl olsa, o günün yalan haberi, o gün için işlev görüyor. Haber dediğin günlük tüketiliyor ve ertesi gün gündem değişiyor. Haberlerin yalan olduğu bir gerçek. Ancak yalanın alıcısının çok olduğu da bir başka gerçek!
Son söz hakkımı iki Rus edebiyatçıya paylaştırayım.
Dostoyevski ‘Karamazov Kardeşler’de der ki; “Yalan söyleyerek dünyanın öbür ucuna gidebilirsin, ancak geri dönemezsin.”
Bir başka Rus romancı Alexandr Soljenitsin’ın, daha çok bilinen sözü;
“Yalan söylediklerini biliyoruz. Yalan söylediklerini biliyorlar. Yalan söylediklerini bildiğimizi biliyorlar. Yalan söylediklerini bildiğimizi bildiklerini biliyoruz.
Ancak, hâlâ yalan söylüyorlar…”