Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 30 Ağustos’taki ve 1 Ekim TBMM açılışındaki “iç cephe” ve “birlik ve beraberlik” vurgusu sonrasında, MHP Lideri Devlet Bahçeli, DEM sıralarına giderek DEM milletvekillerine elini uzatmış ve 15 Ekim tarihinde de PKK terör örgütünün kurucusu ve elebaşısına yönelik, terörü bitirmesi için çağrıda bulunulmasını istemişti. MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin bu çıkışı, ezber bozucu bir hamleydi. Doğal olarak da herkesi şaşırtmıştı. Bu çağrı sonrasında bazıları, terörist başının bu çağrıya olumsuz cevap vereceğini söylemişti.
Hatırlayalım; olumsuz beklenti içindekileri üzen ve şaşırtan diğer hamle de PKK terör örgütünün kurucusu Öcalan’dan gelmişti. Terör örgütünün tüm bileşenlerine “Kongrenizi toplayın ve örgütü feshedin.” çağrısında bulunmuştu. Bu çağrı sonrasında da, “Örgüt bu çağrıya olumlu cevap vermez.” şeklinde yorumlar yapılmıştı. Nitekim araya hastalıklar ve ölümler girse de, örgütün tüm bileşenleri toplanmış ve kendilerini feshetmek yönünde karar almışlardı. Elbette bu karara da şaşıranlar, hatta üzülenler oldu. Sabote etmek isteyenler de çıktı. Sonuç olarak; şu an örgüt, Süleymaniye’de ilk parti silahları teslim edecek. Sonra diğer gruplar da teslim edecek. Bir sonraki aşamaya geçilerek, adım adım “Terörsüz Türkiye” süreci hayata geçecek. Terörsüz Türkiye, Türk milleti ve devletinden yana olanları sevindirirken; Türk milleti ve devletine karşı olanları ise üzecek.
Burada bazılarının “PKK terör örgütü hiçbir şey almadan neden bu adımları atıyor?” şeklindeki sorularını belki anlayabiliriz. Ama nihayetinde, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin her geçen gün daha da güçlendiğini ve terörle mücadelede daha etkin adımlar attığını görmezden gelmemek gerekiyor. Terörsüz Türkiye süreci gerçekleşirken, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin hiçbir şekilde PKK terör örgütüyle pazarlık yapmadığının altını tekrar çizmek gerekir. Etrafımız ateş çemberiyle çevriliyken, içeride birlik ve beraberliği sağlayarak dışarıdan gelen tehditlere karşı enerjimizi aynı noktaya, tam bağımsız, büyük ve güçlü Türkiye’ye yoğunlaştırmak oldukça önemlidir.
Kürt güçlüyse Türk güçlüdür.
Türk güçlüyse Kürt güçlüdür.
Alevi huzurluysa Sünni huzurludur.
Sünni huzurluysa Alevi huzurludur.
Her ne olursa olsun, hepimizin ortak paydası bu topraklar ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’dir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 30 Ağustos’taki ve 1 Ekim TBMM açılışındaki “iç cephe” ve “birlik ve beraberlik” vurgusu sonrasında, MHP Lideri Devlet Bahçeli, DEM sıralarına giderek DEM milletvekillerine elini uzatmış ve 15 Ekim tarihinde de PKK terör örgütünün kurucusu ve elebaşısına yönelik, terörü bitirmesi için çağrıda bulunulmasını istemişti. MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin bu çıkışı, ezber bozucu bir hamleydi. Doğal olarak da herkesi şaşırtmıştı. Bu çağrı sonrasında bazıları, terörist başının bu çağrıya olumsuz cevap vereceğini söylemişti.
Hatırlayalım; olumsuz beklenti içindekileri üzen ve şaşırtan diğer hamle de PKK terör örgütünün kurucusu Öcalan’dan gelmişti. Terör örgütünün tüm bileşenlerine “Kongrenizi toplayın ve örgütü feshedin.” çağrısında bulunmuştu. Bu çağrı sonrasında da, “Örgüt bu çağrıya olumlu cevap vermez.” şeklinde yorumlar yapılmıştı. Nitekim araya hastalıklar ve ölümler girse de, örgütün tüm bileşenleri toplanmış ve kendilerini feshetmek yönünde karar almışlardı. Elbette bu karara da şaşıranlar, hatta üzülenler oldu. Sabote etmek isteyenler de çıktı. Sonuç olarak; şu an örgüt, Süleymaniye’de ilk parti silahları teslim edecek. Sonra diğer gruplar da teslim edecek. Bir sonraki aşamaya geçilerek, adım adım “Terörsüz Türkiye” süreci hayata geçecek. Terörsüz Türkiye, Türk milleti ve devletinden yana olanları sevindirirken; Türk milleti ve devletine karşı olanları ise üzecek.
Burada bazılarının “PKK terör örgütü hiçbir şey almadan neden bu adımları atıyor?” şeklindeki sorularını belki anlayabiliriz. Ama nihayetinde, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin her geçen gün daha da güçlendiğini ve terörle mücadelede daha etkin adımlar attığını görmezden gelmemek gerekiyor. Terörsüz Türkiye süreci gerçekleşirken, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin hiçbir şekilde PKK terör örgütüyle pazarlık yapmadığının altını tekrar çizmek gerekir. Etrafımız ateş çemberiyle çevriliyken, içeride birlik ve beraberliği sağlayarak dışarıdan gelen tehditlere karşı enerjimizi aynı noktaya, tam bağımsız, büyük ve güçlü Türkiye’ye yoğunlaştırmak oldukça önemlidir.
Kürt güçlüyse Türk güçlüdür.
Türk güçlüyse Kürt güçlüdür.
Alevi huzurluysa Sünni huzurludur.
Sünni huzurluysa Alevi huzurludur.
Her ne olursa olsun, hepimizin ortak paydası bu topraklar ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’dir.