Hayat sürekli koş diyor. Daha çok çalış, daha çok üret, daha çok göster… Hedef koy, geliştir, mücadele et. Başarıyı yakala, başarıyı koru. Sosyal medyada aktif ol, projelerde görün, her an bir şeylerin içinde ol… Ama kimse durmanın da bir hak olduğunu hatırlatmıyor.
Oysa bazen insan sadece yorgundur. Öyle büyük bir nedeni yokmuş gibi görünür dışarıdan ama içi bilir: Sebepsiz değil, fazlasıyla yorgundur. Çok düşündüğü için. Çok sustuğu için. Çok katlandığı için. Çok iyi görünmeye çalıştığı, çok “iyiyim” dediği için… Bu yorgunluk bedende değil sadece, ruhun en derinlerinde hissedilir. Ne uyku alır ne kahve toparlar.
İşte o zaman durmayı bilmek gerekir. Dinlenmek için değil sadece; yeniden başlamak için. Durmak, yenilgi değil. Geri çekilmek değil. Aksine, iç sesini duymak için gösterilen bir cesarettir. Tıpkı toprağın kış uykusuna yatması gibi... İlkbahar için bir hazırlıktır bu. Toprak nasıl kendini bırakırsa, insan da bazen susmalı, sakinleşmeli, içe dönmelidir. Çünkü ruh da nefes almak ister.
Ama bunu kimse öğretmedi bize. Yorulmanın ayıp olmadığını, tükenmişliğin bir zayıflık değil, bir işareti olduğunu... Bizi durmaya değil, hep devam etmeye kodladılar. Ne pahasına olursa olsun ilerlemeye. Ve bazen, bu yüzden kendimizi kaybettik.
Yorulmak insanlıktır. Dinlenmek ise yeniden insan olmaktır. Günümüz dünyasında en büyük cesaret bazen hiçbir şey yapmamaktır. Sessizliğe razı gelmek, boşlukla barışmak, üretmeyince de değerli olduğunu fark etmektir. Çünkü biz sadece yaptıklarımızdan ibaret değiliz. Olma hâlimiz, yapma hâlimizden daha anlamlı olabilir.
Hayat sürekli koş diyor. Daha çok çalış, daha çok üret, daha çok göster… Hedef koy, geliştir, mücadele et. Başarıyı yakala, başarıyı koru. Sosyal medyada aktif ol, projelerde görün, her an bir şeylerin içinde ol… Ama kimse durmanın da bir hak olduğunu hatırlatmıyor.
Oysa bazen insan sadece yorgundur. Öyle büyük bir nedeni yokmuş gibi görünür dışarıdan ama içi bilir: Sebepsiz değil, fazlasıyla yorgundur. Çok düşündüğü için. Çok sustuğu için. Çok katlandığı için. Çok iyi görünmeye çalıştığı, çok “iyiyim” dediği için… Bu yorgunluk bedende değil sadece, ruhun en derinlerinde hissedilir. Ne uyku alır ne kahve toparlar.
İşte o zaman durmayı bilmek gerekir. Dinlenmek için değil sadece; yeniden başlamak için. Durmak, yenilgi değil. Geri çekilmek değil. Aksine, iç sesini duymak için gösterilen bir cesarettir. Tıpkı toprağın kış uykusuna yatması gibi... İlkbahar için bir hazırlıktır bu. Toprak nasıl kendini bırakırsa, insan da bazen susmalı, sakinleşmeli, içe dönmelidir. Çünkü ruh da nefes almak ister.
Ama bunu kimse öğretmedi bize. Yorulmanın ayıp olmadığını, tükenmişliğin bir zayıflık değil, bir işareti olduğunu... Bizi durmaya değil, hep devam etmeye kodladılar. Ne pahasına olursa olsun ilerlemeye. Ve bazen, bu yüzden kendimizi kaybettik.
Yorulmak insanlıktır. Dinlenmek ise yeniden insan olmaktır. Günümüz dünyasında en büyük cesaret bazen hiçbir şey yapmamaktır. Sessizliğe razı gelmek, boşlukla barışmak, üretmeyince de değerli olduğunu fark etmektir. Çünkü biz sadece yaptıklarımızdan ibaret değiliz. Olma hâlimiz, yapma hâlimizden daha anlamlı olabilir.